Engelliliğin kavramsal olarak anlatımında yaygın olarak kullanılan bireysel ve sosyal model olmak üzere iki model bulunur. Bireysel modelde diğer adıyla tıbbi modelde, bireyin “kişisel trajedisi”ne odaklanan bir yaklaşım göze çarpar. Bireysel model, engelliliği hasta/sağlıklı, normal/anormal veya özürlü/özürsüz gibi ikili bir sistem içinde tanımlamaya çalışır. Bu modelde, doğrudan hastalık, travma ya da sağlıkla ilgili durum nedeniyle uzmanlar tarafından tıbbi bakım gerektiren engellilik, bireysel tedavi uygulanarak, bireyin sorunu çerçevesinde tanımlanmaya çalışılmıştır. Başka bir deyişle, bireysel model içinde, engellilik sadece bireyin sorunu olarak tıbbi bir bakış açısıyla “tedavi” edilmesi gereken bir durumdur. 

Bu modeldeki engellilik yaklaşımı, engelliliğe ilişkin politikaları ve sunulan hizmetleri de etkilemektedir. Bireyin içinde bulunduğu tüm bileşenleri (çevre, sosyal ortam ve destek vb.) dikkate almadan, engelliliğin sadece tıbbi bir bakış açısıyla ele alınması, rehabilitasyon ve destek eğitim hizmetlerinden yararlanabilmek için tıbbi tanılama gerekliliğini ortaya koymuştur. Böylece, bu kavramsal anlayışa göre yapılan tıbbi tanılama süreci sonrasında bireylerin ne tür rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanacağı, engel durumunun derecesine/özür oranına göre ne tür bakım ücreti alabileceği belirlenmiş, hatta tıbbi tanılama sonrasında eğitsel tanılama sürecinin sonunda hangi okula yerleştirileceği kararı bile alınmıştır. Oluşturulan sistem, engelli bireyi bakım ve korumaya muhtaç bir birey olarak algılayarak; bireyin güçlü olduğu yönler ve neleri yapabileceğine değil; eksikliklerine ve neleri yapamayacağına odaklanır. Bireysel model, korku, acıma ve toplumun belirlemiş olduğu “normal” ölçütlere uyma gerekliliğini vurguladığı için özellikle eleştirilmektedir.

 Sosyal modelde ise engellilik, “dışarıdan gelen tehditler veya kısıtlamalara” odaklanarak tanımlanır. Bu modele göre engellilik “bireyin bir niteliği değildir, sosyal çevre tarafından oluşturulan karmaşık yapının sonucunda ortaya çıkmaktadır.” Bu modelde engellilik, kişinin içindeki bir sorun olarak görülmez; sosyal ortamın ve toplumun neden olduğu ya da toplumun bireyler için yaratmış olduğu zorluklar/kısıtlılıklar çerçevesinde ortaya çıkan engeller olarak algılanır. Sosyal model, fiziksel ortamların yaratmış olduğu kısıtlılıkların yanı sıra kasıtlı ve kasıtsız uygulanan baskı, damgalama, etiketleme, ötekileştirme ve dışlama gibi sorunları içine alarak, engelliliği bireyin sorunu değil toplumun yaratmış olduğu bir sorun olarak ele almaya çalışır.

KAYNAK: ENGELİ OLAN ÇOCUKLARIN TÜRKİYE’DE EĞİTİME ERİŞİMİ: DURUM ANALİZİ VE ÖNERİLER Z. HANDE SART, SEVDE BARIŞ, YAPRAK SARIIŞIK, YELİZ DÜŞKÜN